Anadilde eğitim | Perinçek: Talep yok / Sancak: Ayrılmaya götürür

Doğu Perinçek, Kürtlerin ilkokuldan üniversiteye kadar anadilde eğitim talebi olmadığını savunurken, Ethem Sancak anadilde eğitimin Türkiye’yi bölünmeye götüreceğini söyledi.
Doğu Perinçek - Ethem Sancak
Doğu Perinçek - Ethem Sancak

DİYARBAKIR (K24)

Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve iş insanı Ethem Sancak, Diyarbakır’a ziyarette bulundu.

Burada K24’ün sorularını yanıtlayan Perinçek, “Türkiye’de Kürt sorunu demokratik haklar açısından çözüldü ama Amerika’nın sorunu var” dedi.

Perinçek, “Amerika’nın Kürt meselesine müdahalesi Türk’ü Kürt’ü birbirinden koparmak, birbirinden ayırmak gibi müdahaleleri var, parmakları bu işin içinde. O bakımdan bir Amerika sorunu, İsrail sorunu var. Kürt meselesi açısından da Kürt halkımız iş, okul, eğitim, kültür istiyor, insanca yaşamak istiyor ama demokratik haklar açısından çözüldü. Çözülmesinde de Vatan Partisi çok büyük gayret göstermiştir. Hatta önderlik etmiştir” diye konuştu.

‘SERHILDANLARA ÖNCÜLÜK ETTİK’

“90’lı yıllarda Diyarbakır’a geldiğimiz zaman ‘Karpuz ekmeyin, cesaret ekin’ dedik” diyen Perinçek, şunları söyledi:

“Hatta şunu dedik: Cehennemde tek bir Kürt kalsa, bir tek Türk’ün cennete gitme hakkı yoktur. Cennete beraber gideceğiz. Tek bir Kürt’ümüz cehennemde kalsa biz cennete gidemeyiz. O zamanlar bunlar çok yayıldı ve bütün o serhildanlara bizim partimiz öncülük etti. Çok büyük mitingler yaptık burada. Diyarbakır, Batman, Şırnak, Silopi, Van, Suruç, Nusaybin. Hakikaten burada halkımızı ayağa kaldırdık. Birlik, eşitlik, özgürlük, kardeşlik isteyen… Baş sloganlarımızdan biri de ‘kardeşlik’ti.”

‘ÖCALAN RÜYALARIMI TÜRKÇE GÖRÜYORUM DEDİ’

Anadilde eğitimle ilgili Kürtlerde bir talep olmadığını savunan Doğu Perinçek, şu ifadeleri kullandı:

“Kürtçeyi öğrenmek herkesin hakkı. Ben de Diyarbakır Cezaevi’nde epey Kürtçe öğrendim. Grameriyle öğrendim hatta. Diyarbakır Cezaevi’ni terk ederken de veda için koğuşlara uğramıştım. Orada Kürtçe konuşmalar da yapmıştım. Kürtçe öğrenmek hepimizin hakkı. Çünkü o da bizim dilimiz. Ama anadilde eğitim ilkokuldan üniversiteye kadar bu halkın böyle bir talebi yok. Çünkü halk mühendis, doktor, hakim olmak istiyor. Türkiye üniversitelerinde felsefe, ekonomi okumak, oralarda kürsü sahibi olmak istiyor. O da Türkçeyle mümkün. Eğitim sisteminde isteyen Kürtçe öğrenir, birtakım okullar açılır, açıldı da zaten zamanında. Ama eğitim sistemine soktuğumuz zaman… Ben burada yaşayan bütün halkımıza sordum. Hatta Mardin’in Alakuş köyüne gittik, 8-10 muhtar toplandı, imam da gelmişti. Hatta imam biraz PKK sempatizanıydı, ona da sordum, anadilde eğitimi. Oğlumun mühendis, avukat, profesör olmasını istiyorum dedi. Bunu ben Abdullah Öcalan’a da sordum röportajda. ‘Rüyalarımı bile Türkçe görüyorum. Benim en iyi konuştuğum dil Türkçe. Kürt halkının da en iyi konuştuğu dil Türkçedir’ dedi. Hatta Beka Kampı’nda eğitimlerini Türkçe yapıyorlardı. Yazışmalar hep Türkçeydi. Askerler, komutlar hep Türkçeydi. Türkçe artık yerleşmiş, hepimizin ortak dili olmuş. Ama Kürtçe de bizim dilimiz, onu öğrenelim ama okullara soktuğumuz zaman, halkın böyle bir talebi yok. Halkta öyle bir talep olsa evet diyelim ama halkta öyle bir talep yok.”

Perinçek, Abdullah Öcalan’la tekrar görüşüp görüşmeyeceğiyle ilgili soruya, “Görüşürüm tabi. Türkiye’mizin bütünlüğü için, terörün son bulması için, Amerikan emperyalizminin Kürt meselesine müdahalesine son vermek için ne gerekirse görev olarak yerine getiririz” yanıtını verdi.

SİLAH BIRAKMA ÇAĞRISI

Mardin’de yaptığı konuşmada PKK’ye yaptığı silah bırakma çağrısının hatırlatılması üzerine ise Perinçek şöyle konuştu:

“Ben şunu söyledim: Amerika’nın, İsrail’in size verdiği silahlarınızı atın, gelin analar kucaklarını açmış sizi bekliyor. Türkiye kucağını açmış sizi bekliyor. Gelin iş sahibi olun, güç sahibi olun. Kardeş kardeşe Türkiye’mizde birlikte yaşayalım. Bu nedir; Mehmetçiğin kanı akmasın, Memo’nun kanı akmasın, acılar son bulsun. Ama hala kan aksın isteyenler, buradan birtakım anlamlar türetmeye çalışıyorlar. Biz bunlardan korkmuyoruz. Türkiye kucaklarını açmış bu insanları bekliyor. Silahlarınızı atın, kan akmasın, maliyetler artmasın, bir an evvel el ele verelim Türkiye’mizi kalkındıralım, hepimiz refah içinde kardeş kardeşe yaşayalım.”

Bu şartlarda Türkiye’nin YPG’yle görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin ise Perinçek, “Silahlar bırakıldığı zaman konuşulacak YPG diye bir şey kalmaz ki. Türkiye Kürt halkıyla konuşur, zaten konuşuyor. O bizim halkımız. Ama birtakım yasadışı örgütlerin Kürt halkını temsilen ortaya çıkmasını, hele silahlı örgütleri kabul edemeyiz. Türkiye’de Türkiye devletinin silahlı güçleri dışında bir silahlı kuvveti kabul edemeyiz. İki tane silahlı kuvvet olmaz” dedi.

‘VATANDAŞLIK TANIMI DEĞİŞTİRİLEMEZ’

Doğu Perinçek, “Yeni anayasada vatandaşlık tanımı yeniden ele alınabilir mi” sorusuna ise şu yanıtı verdi:

“Mümkün olmaz. Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz. Vatan Partisi’nin tüzüğünde bu yazılı. Hatta geçenlerde Sayın Devlet Bahçeli de bunu tekrar etti; Kürt de biziz Türk de biziz, hepimiz Türk milletiyiz. Evet, Kürt kökenliyiz, Türkiye’de çeşitli kökenlerden halklar karışmış ama hepimiz bir millet oluşturmuşuz. Abdullah Öcalan’da bizimle görüşmelerde bunu söyledi, yayınlarda, kitaplarda da vardır. O da ‘Kürt kökenliler var, Kürt var, Kürt kimliği var ama Türkiye’de abi millet olarak hepimiz Türk milletinin bir parçasıyız’ diyordu. Bu doğru bir tanım çünkü millette eşitleniyoruz. Kürt ve Türk diye bir ayrım yaptığımız zaman eşitlenmiş olmuyoruz ama Türk milletinin vatandaşlığında hepimiz eşit oluyoruz, özgür haklara sahip olmuş oluyoruz.

Yeni bir anayasa yapabiliriz. Vatan Partisi olarak bizim de anayasa çalışmamız var. Ama Türk milleti tanımını değiştirmeyelim, değiştirilmesi çok yanlış olur. İki ayrı millet, hiçbir zaman Kürt’ümüzün yararına olmaz. Tek millet olmak bizi eşitler. Ama farklı bir millet tanımı yaptığımız zaman o eşitsizliklere yol açar. O bakımdan aldatıcı bir şey.”

ETHEM SANCAK: ANADİLDE EĞİTİM AYRILMAYA GÖTÜRÜR

Ethem Sancak da Perinçek gibi Kürtçe anadilde eğitime olumsuz yaklaştığını belirtti:

“Kürtçenin Kürtler ve Kürt olmayanlar tarafından bu toprakların zenginliği olarak öğrenilmesi, geliştirilmesi edebiyatının, kültürünün canlı tutulması ve geliştirilmesi diye bir görev var. Anadili öğrenmek ve geliştirmek, anadiliyle duygularını anlatabilmek her kavim ve milletin hakkı. Bu manada son yüz yılda acılar yaşandı. Bir ara neredeyse Kürtler asimile olacak noktaya gelmişlerdi. Ama son 30 yıldır çok şükür ileri adımlar atıldı. Anadilde eğitim, ortak devlet fikriyatını yok eder. Anadilde eğitim demek ayrılmaya götürür. Bu emperyalizmin işine yarayan bir süreçtir. Dolayısıyla ortak devletin bir dili olur, o da tarihten gelen süreçte yüz yıllardır Türkçe olmuş. Kaldı ki zaten şimdiki çağda neredeyse emperyalizmin tahakkümüyle devletlerin dili de yok olacak. Neredeyse İngilizce eğitim hâkim olacak hale geldi. Sömürgeciler yüz yıllarca bunu yaptılar. Mesela Hintler dillerini unuttular, İngilizce konuşuyorlar. Hint olmaktan da çıktılar. Halbuki 70 milletin yaşadığı topraklardır Hindistan. Şimdi bizim bu tezgaha gelmememiz lazım. Devletin resmi dili Türkçedir ama bu topraklarda yaşayan bütün kavimlerin tarihten gelen zenginlik olarak dillerini yaşatmaları haklarıdır.

Mümtaz Kotan ve M. Emin Bozarslan ile çalışmalar yaptık o zamanlar. Hatta Şerefname’nin Kürtçeye çevrilmesi konusunda Mehmet Emin Bozarslan ile ortak mesaimiz oldu. Aynı siyasal hakaretin içindeydik. Ünlü şairlerimizden Gani Bozarslan o yıllarda hep iç içeydik. Ve Arap orijinli olmama rağmen bütün bölgede ben Kürt olarak tanındım. Kürtçenin sevdalısı, Kürt ulusunun kavgası için uğraş verdim. Dolayısıyla benin Kürtçeyle problemim yok. Kürtçeyi Arapçadan da Türkçeden de iyi bilirim.”